1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Osmanlı Ordusunun Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden vurmaya hazırlanıyordu. 2-3 bin rakımlı geçitlerinde, ısının sıfırın altında -30 dereceye kadar düştüğü Allahuekber dağlarını aşıp, Rus taarruzunu püskürtmek; Artvin, Ardahan, Kars ve Batum’u, Ruslardan geri almak istiyordu…
Sarıkamış Harekâtı üzerinden116 yıl geçmesine rağmen, halen Türk halkının gönlünde acısı taze duran, şehitleri unutulmayan her sene düzenlenen etkinlikler ile anılan bir harekattır. Ordumuzun neferlerinin büyük bir kısmının savaşamadan, beyaz örtünün ölümcül uykusuna telsim oldukları bu harekâtta askeri taktik hatalar, Enver Paşa’nın hırsı, lojistik eksikliği gibi birçok etken harekâtın başarısız olmasına ve çok sayıda askerimizin donarak şehit olmasına yol açtı.
Ama şehit sayısı konusunda sosyal medyada yer alan ve çeşitli bilgi kirliliğinin aksine şehit sayımızın 50 bini aşmadığı bilinmektedir. (Şehit sayısı konusunda en güvenilir tespit Ruslar’a aittir. Zira şehit naaşları, karların erimeye başlaması üzerine Rus yetkililerinin nezareti altında Müslüman köylülerden oluşturulan işçi grupları vasıtasıyla toplanıp imamlar gözetiminde icra edilen dinî merasimin ardından toplu mezarlara defnedildi. Büyük bir ciddiyetle yürütüldüğü anlaşılan defin işlemlerinin tamamlanmasından sonra her bir mezarın başına oraya kaç şehit defnedildiğini gösteren bir tabela asıldı. Böylece 18.000’i Sarıkamış civarında olmak üzere toplam 23.000 şehidin defnedildiği tespit edildi. (Maslofski, s. 152) Ancak bunların dışında naaşlarına ulaşılamayanlarla 11. Kolordu’nun Aras vadisinde verdiği şehitler de vardı. Bunlar da göz önüne alındığında toplam şehit sayısının Üçüncü Ordu Kurmay Başkanı Felix Guse’nin de ifade ettiği gibi 30.000 civarında olduğu anlaşılır. (Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 41)
Sarıkamış Harekatı’nda tarifsiz acı veren yaşanmış o kadar olaylar var ki, çoğu askeri stratejik hatalardan kaynaklı, o dönemde yazılmış Osmanlı ve Rus subayların anıları okunduğunda bu hataları görebiliyorsunuz…
Askerlerimizin büyük bir kısmının üzerlerinde yazlık kıyafetler mevcutmuş (Yemen’den nakledilen alayların askerleri de dahil…), araziyi hiç bilmiyorlarmış, ellerinde Rus haritası dışında haritaları yokmuş, gece baskını tecrübeleri yok, iletişim olmadığından ötürü iki alayımız 4 saat boyunca birbirleri ile savaşmış çok sayıda şehit verilmiş. Buna benzer birçok olay bulunmakta, esir edilen askerlerimizin yıllarca yaşadığı dram ve verdiğimiz binlerce şehidin acıları da bir başka…
Aslında harekata destek olmak üzere, Bahr-i Ahmer, Bezm-i Alem ve Mithat Paşa vapurları, kışlık giyecek, silah ve mühimmat yüklenerek 5 Kasım 1914 akşamı İstanbul’dan Karadeniz’e açılarak Trabzon'a doğru yola çıkmış. Ancak üç vapur, Rus donanması tarafından batırıldığı için askerlerimiz için gerekli olan kışlık kıyafet kendilerine ulaşmamış, üzerlerinde yazlık kıyafetler olan, yorgun askerler soğuklara ve tipi fırtınasına dayanamayarak donarak şehit olmuşlar.
Sarıkamış Harekâtı ile ilgili bir çok anı okudum, Osmanlı ordusunun başındaki bir kısım komutanların ve Başkumandan vekili Enver Paşa’nın hatalarının çok sayıda askerimizin şehit olmasına yol açtığını, bir kısmında da haklı olduklarına dair anılar okudum. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum, detayları merak eden okuyucularımızın da vakit buldukça o dönemlerdeki Osmanlı ve Rus askerlerinin anılarını okumalarını tavsiye ediyorum.
Sarıkamış Harekâtı sonrası esir edilen askerlerle ilgili olarak; Ali Rıza Bey ve eşi Meryem Hanımdan bahsetmezsek olmaz. Babasından kalan 10 bin altını Ruslarla pazarlık ederek, 1800 kadar subay ve erlerden oluşan, esir askerimizin kurtarılarak vatanına dönmesini sağlayan, bu vatanseverler ile ilgili çok fazla bir kaynak olmamasına rağmen, 1931’de Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal imzası ile yayınlanan bir kararname ile kendilerine Ankara Galaba köyünde ev verilerek bu yüzden mükâfatlandırıldığı belirtiliyor.
Tarihimizde Sarıkamış Harekâtı olsun, günümüze kadar tüm harekâtlar ve sonrasındaki olaylarda olsun isimsiz çok sayıda şehidimiz ve çok sayıda kahramanımız mevcut, bazıları tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar çıkıp ulaşabiliyor. Bazıları o sayfalarda bulunmayı bekliyor. Bazıları ise o sayfalara girme fırsatı bile bulamıyor. Ne olursa olsun hepsi büyük bir vatan aşkıyla, hayatlarını feda etmişler. Uğruna kanlarını dökebilecekleri bir vatan uğruna, ruhları şad olsun…
Ümit ŞENER