Yetenekli bir gitarist, genç bir profesör, öğretmeye ve öğrenmeye meftun biri… Eserleri ve üzerinde çalıştığı konularla dikkat çeken Prof. Dr. Safa Yeprem’le müzik ve yaşam üzerine sohbetimiz…
Sizi tanımayan okuyucularımız için kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
1974, Ankara doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. 1991 yılında Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde Gitar Ana Sanat Dalı’nda eğitim gördüm. 1995 yılında ise aynı kurumda Fen Bilimleri Enstitüsünde Müzik Eğitimi yüksek lisansı yaptım ve o dönemde gitar eğitimine dair Flamenko Sanatı üzerine çalıştım. “Flamenko Sanatı ve Gitar Eğitiminde Kullanımı” isimli deneysel bir tez hazırlayarak Eğitim Bilimi Uzmanı oldum. Gitar eğitimcisi olarak zaten uzun süredir çalışıyordum bu süre zarfında Flamenko sanatının köklerini araştırmaya başladım. Araştırma bana dini musikiyi öğrenmem gerektiğini hissettiriyordu ve ben bu hissin peşinden gitmeye karar verdiğimde kendimi ilahiyat fakültesinde buldum. J 2000 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü “İlahiyat” Anabilim Dalı’nda, “İslam Tarihi ve Sanatları” üzerine doktora eğitimine başladım. “Türk Câmi Mûsikîsi ile Mukayeseli Olarak İstanbul Gayr-i Müslimlerinde Mâbed Mûsikîsi” isimli tezim ile 2004 yılında bu programdan mezun oldum. Çalışmalarımın bir nihayeti olan “Flamenko Sanatı ve Gitar” isimli bir eser ortaya koydum. Hal böyle olunca en başından gitar eğitimcisiyken ilahiyat alanında çalışarak bulunduğum konuma geldim. 2007’de İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Yardımcı Doçent” olarak “Türk Din Musikisi” Ana Bilim Dalı’na öğretim üyesi olarak atandım. 8 Ocak 2008’de ÜAK tarafından yapılan sınav sonucunda “Güzel Sanatlar” temel alanı “Müzik” branşında “Doçent” unvanı aldım. 2013’de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Ana Bilim Dalı’na doçent olarak atandıktan sonra aynı anabilim dalında “Profesör” unvanını almaya hak kazandım. Hali hazırda Türk Musikisi Ana Bilim Dalı’nda çalışmalarım devam etmektedir.
Müzik yolculuğunuz ne zaman başladı, enstrüman olarak gitarı seçmenizin sebebi nedir?
Esasen müzik hayatımda hep vardı, hangimizin hayatında müzik yok ki? Mesela hiç şarkı söylemeyen bir çocuk var mıdır? Anne karnında dahi seslere duyarlı olan bir varlık, dünyaya geldiği anda bile duyduklarına tepki vererek iletişimi, doğal olarak müziği öğreniyor. Benim müzikle ilgili hikayem böyle başladı. Çocukken kendi kendime melodiler mırıldanırdım, ailem hep müzikle ilgiydi mesela annem çok güzel ilahiler söylerdi. Çocukken, 8 tuşluk bir piyanoyu bir iki defa kullandıktan sonra “İçinde ne var acaba” merakına yenik düşerek söktüğümü hatırlıyorum. Mandolinin sesi nasıl çıkıyor diye tellerini sökmüştüm, bu alana karşı hep bir merak varmış aslında. Doğal olarak hep müzikle iç içe olmama rağmen bir enstrümanla gerçek manada tanışmam 1983 yılında oldu. Abim evde hocasıyla birlikte gitar çalışırken kapının kenarından onları dinliyordum. Ve bu vasıtayla 1983-1991 arasında profesyonel olmasa da enstrüman çalmaya başladım. Velhasıl yavaş yavaş gitara olan ilgim gün be gün arttı. Müzik eğitimim sırasında farklı enstrümanlar üzerine çalışma yapmış olsam da yolculuğumun başındaki tercihim olan gitarda karar kıldım.
Rock müzik ile başlayan bir hikayeniz var ve şu anda Türk Din Musikisi Ana Bilim Dalı’nda profesör olarak görev yapıyorsunuz. Taban tabana zıt iki yön nasıl oldu da sizde birleşti?
Sürecin en başı ve en sonundan bahsediyorsunuz… Yetiştirilme tarzı olarak müzikte herhangi bir ayrım bilmiyordum, müzik benim için müzikti. İçimde kıpırtı oluşmasına sebep olan kulağıma hoş gelen bir ritim… İnsan eğitildikçe duyduğu ses ve imgelere bilinçli-bilinçsiz bir anlam yüklüyor. Rock müzik denildiği zaman agresif ve sert bir müzik türü algılanıyor. Fakat tüm bu algılardan uzak olan bir bebek düşünün, bir yerden ses duyduğu zaman kendince ritim tutmaya çalışıyor, “Ne rock müzik mi? Hiç sevmem çabuk değiştirin şu müziği!” diyen bir bebek olamaz. J Zaman geçtikçe öğrendiklerimiz dahilinde duyduğumuz şeylere anlam yüklüyoruz. Müziğin nasıl olduğunun kabulü ve ona yüklenen anlam müziğin ne olduğunun önüne geçmiş durumda. Şu anda dini müzik algısı üzerine sosyolojik bazı araştırmalar yapıyorum öğrencilerimle. Semavi Dinlerde Mabet Musikisi diye bir dersimiz var; içerik olarak İslam’da, Yahudilikte, Hristiyanlıkta mabetlerde ibadet ederken müzik unsuru olarak neler kullanıldığını ele alıyor. Bu müzik unsurlarına bakıldığında şaşırtıcı boyutta benzerliklerle karşılaşılıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız bir sosyal deneyde ‘Dini Müzik’ başlığı altında İslamiyet, Yahudilik ve Hristiyanlığa ait ilahi eserlerin sözlerini çıkararak bir araya getirip konser gerçekleştirdik. Konser başında da seyircilere herhangi bir bilgi ya da yönlendirme yapmadık ve konser sonunda sahneye “Farkı fark ettiniz mi?” diye bir soru yansıttık. Tüm seyirciler müziklerin İslam’a ait olduğunu düşündüler fakat işin aslı öyle değildi. Peki insanlara hiçbir yönlendirme yapılmadan sadece müziğe konsantre olmalarını istediğimizde bir fark bulamıyorlarsa müzikler arasındaki fark nerede? Müzikte mi yoksa müziğe giydirilen sözler ve sözlerin yansıttığı kültürde mi? Müziğin insanları iyiliğe, güzelliğe yönlendirmesi Rock müzikle de dini musikiyle de yapılabilir. Müzik sadece bir araçtır, onu anlamlandıran ve ona göre tercihte bulunan bizleriz. İnsan müziği ne için kullanırsa müzik bir anda o amaca hizmet etmeye başlar. Bunun içindir ki insan rock müziği de bilmeli popüler müziği de, dini musikiyi de…
Dini musiki uygulamalarının zihinsel engelli çocuklar üzerine etkilerini konu alan çalışmalarınız olmuş. Ne gibi sonuçlara ulaştınız? Sizce musikinin özel sayılan çocuklarımızın üzerinde olumlu bir etkisi var mıdır?
Bu araştırma benim yaptığım değil danışmanı olduğum bir çalışmadır, bu konu bir öğrencimin yüksek lisans tezidir. Kendisi çalıştığı kurumlar içerisinde zihinsel engelli bir grup öğrenciye dini musiki formlarından eğitim süreci uyguladı ve psikoloji içinde özel ölçekler kullanıldı. Davranışlarında, özgüven bağlamında eğitim sürecinin başlangıcı ve sonucu arasındaki performansı ölçtük. Pozitif manada çok ciddi değişiklikler ortaya çıktı. Tezin sonucu; dini musiki ile sistematik olarak geçirilmiş eğitim süreci hafif zihinsel engelli öğrencilerin öz benliklerinin gelişmesine katkıda bulunur. Kaba tabiriyle dini musiki iyi gelir. Ama nasıl iyi gelir sorusu bu alanın en büyük boşluğudur.
Müzik insan üzerinde ruhsal etkinin yanı sıra fizyolojik olarak da etki bırakır mı? Bu konularla ilgili araştırmalarınız var mı?
Sesler canlılar üzerinde çok ciddi bir şekilde iz bırakıyor, bu asla atlanılacak bir detay değildir! Güne başladığımız anda gözlerimizi açarken dahi birçok müzikal tınıya maruz kalıyoruz. Sabah ezan okunuyor, sabah makamında bir ezan duyuyoruz ve güne başlıyoruz. Dışarı adım attığımızda trafik sesi, araba kornası vb. gözümüzü kapayıp uykuya dalana dek tüm gün irili ufaklı müzik ritmi duyuyoruz. Bir kısmını sadece ruhumuz duyuyor bir kısmını da kulağımız… Fonda kalan bir müzik hep hayatımızda var ve bu bizi belli bir süre sonra bazı psikolojik durumlara sevk ediyor. Bir öğrencimin yaptığı doktora tezinden bahsetmek istiyorum. Tezin konusu: İnsanların hormonal yapılarındaki değişikliklerde müziğin etkisi. 104 sağlıklı insana kulaklıkla cam kırılması, bağırma, hayvan uğultuları gibi sesler dinletildi 10 dakika boyunca. Bu süre zarfında vücut ateşi ve nabız atışı artmıştı. Stres hormonu olan kortizolun seviyesine de bakıldı, bu hormonun çalışmasıyla bağışıklık sistemi dahil olmak üzere tüm vücut harekete geçti. Kortizol seviyesinin uzun süre yüksek olmasının vücuda çok ciddi zararı var. İşte bu durum müziğin fizyolojik etkileridir. Deney dahilinde aynı kişilerin bir kısmına dini müzik dinletildi. Müzikle ney taksimleri, ilahiler dinletilen insanların kortizolun seviyesi 10-15 dakikada normale döndü. Bir de stresi yükseltilmiş şekildeyken kendi haline bırakılan insanlar mevcut, onların kortizol seviyelerinin normale dönmesi yaklaşık 50-55 dakika kadar sürdü. Müzikle insanları germek de gevşetmek de mümkündür ve bu durum müziğin fizyolojik etkisi üzerine çarpıcı bir sonuçtur.
Dini müzik algısı toplumumuzda nasıldır? Bilgi verebilir misiniz? Dini müzik sizce nedir?
Bence müziğin dini ve din dışı olanı olmaz, bunlar yapay tasnifler. Müziğe anlam yükleyen insanın ta kendisi! Nasıl bir anlam yüklerseniz müzik öyle bir şeye dönüşür. Ney çalındığı zaman öğrencilere yönlendirmeli olarak soruyorum: “Neyle çalınan müzik dini müziktir değil mi?” Ney taksimlerinin bambaşka inanç sistemlerinde kullanıldığı müzikleri dinletiyorum: “Huu” diyerek dinliyorlar. Bu müzik şu dinin diye açıklama yaptığımda işler değişiyor. İşte bu bir müzik algısıdır. Her gördüğün sakallıyı deden mi zannettin? Bugün herkeste sakal var. J Öte taraftan bakıyorsunuz polifolik koro, çok sesli olarak icra edilen bir müzik. Genellikle kiliselerde polifolik koro şeklinde şarkılar söylendiği için bu müzik türünü duyan hemen önyargıyla başlıyor: “Bu dini müzik değildir vb.” Ne diyor diye kulak kesildiğimiz zaman La ilahe illallah dediğini duyabiliriz. Sonuç olarak müziğin dini/din dışı olanı olmaz, müziğe anlam yükleyen insanların davranışlarında, dini davranışlar ya da din dışı davranışlar olur. O da müzikle ilgili değildir. J
Müziğin günah olduğunu düşünen çok ciddi bir kesim var, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Hayatımızda müziğin olmadığı bir alan yok aslında. Konuşurken bile bizim ses tonumuzda bir müzik var; Kuran-ı Kerim güzel sesle, ezanlar makamla okunur ve namaz kılarken imam belli bir makam üzerinden okur duaları. Kimse müziğe karşı çıkmaz bu bağlamda. Seslerle güzelliğin ifade edilmesi konusu çok geniş bir alan. O zaman müziğin bütün olarak gayri meşru sayılması doğru olmasa gerek. Müzik çok etkili bir araç, buna bir anlam yükleyen ve bunu bir amaç için kullanan insanın sorumluluğu göz ardı edilemez. İyilik için kullanılıyorsa Allah yolunu açık etsin, kötülük için kullananlara da Allah akıl-fikir, hidayet versin…
Empati, Tebdil-i Mekan, Bebeğime Ninniler adlı albümleriniz ve müzikle ilgili birçok kitabınız bulunuyor. Dünya üzerinde çeşitli ülkelerde de yorumlanan eserleriniz var, bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Bize sadece samimiyetle çalışmak düşer, gerisi Allah’ın takdiri. Çalışmayı seviyorum, şükürler olsun. Çalışmalarım da sonuç vererek yerine ulaşıyor ve ardından başarı geliyor.
Gelecekte Safa Yeprem’i hangi çalışmalar içerisinde göreceğiz?
Ben de merak ediyorum… J Hepsi birbirinden ilginç doktora tezlerini yönetiyorum, akademik olarak yürüttüğüm projeleri tamamlamak istiyorum. Ve hala üzerine çalışma yapmadığım aynı zamanda oldukça merak ettiğim birçok konu var. Diğer yandan müzik yazmaya devam ediyorum; gitar müziği, orkestral müzikler yazıyorum. Bunların kaydedilmesiyle ilgili bazı fikirler mevcut. Tüm bunlar dışında bir müzik eğitimi projesi üzerinde çalışıyoruz ana bilim dalındaki diğer arkadaşlarla beraber, bu çalışmayı tamamlamak istiyorum. Gitar resitalleri devam ediyor. Sonuç olarak ne kadar plan yaparsanız yapın, evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor, bakalım neler olacak… J
Röportaj – İrem MERT
SPOT:
İnsan müziği ne için kullanırsa müzik bir anda o amaca hizmet etmeye başlar.
Hayatımızda müziğin olmadığı bir alan yok.