GİRİŞ
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşı ile ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
NECİP FAZIL KISAKÜREK
SAKARYA İSMİ NEREDEN GELİYOR
Sakarya ili adını; aşağı havzasında bulunduğu, topraklarında Karadeniz'e dökülen ve il topraklarını G-K doğrultusunda ortadan ikiye bölerek kat eden Sakarya Nehrinden alır. Sakarya Nehri'nin ise adını nereden aldığına ilişkin bilgiler Frigler dönemine değin uzanmaktadır. M.Ö. 7. yüzyılda bu bölgeye sâhip olan Frigyalılar, nehre kendilerince kutsal tanıdıkları “Sangari” ismini vermişlerdir. Daha sonraki devirlerde “Sengarios” (Sangarius) ve saldırgan manasına gelen “Zakharion” isimleriyle anılmıştır. Selçuklu Türkleri, Anadolu’nun tamamını ve bölgeyi fethedince bu nehre ve etrafındaki bölgeye “Sakarya” demişlerdir. Sakarya ismi, Türkler tarafından verilmiş hususi bir isimdir. Daha önceki isimlerinden ayrı, şahsına mahsus bir isimdir.
ACARLAR LONGOZU
Longoza yaklaşırken karşısında bulunan orman içerisindeki şirin bumerang evleri bize longozun güzelliğinin ipuçlarını veriyor sanki. Girişte kısa bir bilgilendirme tabelası karşılıyor misafirleri. “Acarlar Longozu ve Kuş Cenneti barındırdığı birçok endemik ve nadir bitki türü ve kuş türü ile birinci dereceden doğal sit alanı.” Girişin sağ tarafında su üzerine kurulu bir restaurant, sunduğu güzelliklerle en azından bir çay içilmeyi hak ediyor. Yeri gezmek için iki seçenek var; ya gölün yanına iliştirilen köprüden yürünecek ya da tekne ile gezintiye çıkılacak. Usulca süzülen gölde yüzeyi kaplayan nilüferler, suyun içine batmış ağaçlar, kuş sesleri ve yüzen ördekler… Durarak, tadına vararak, bolca fotoğraf çekerek tamamlıyoruz gezimizi.
MADEN DERESİ VE ŞELALESİ
Gezimiz için ihtiyaç listesi; deniz ayakkabısı(terlik kesinlikle olmaz), gün ışığı (akşam saatleri yolculuk için uygun değil), tok bir karın, kuvvet ve bolca sabır. J Şelaleye ulaşmak için adımlayacağınız yere girdiğinizde şırıl şırıl bir dere ve mesire yeri göreceksiniz; kimi semaver çayı yudumluyor, kimi mangal sefası yapıyor. Biraz ileri gittiğinizde derenin yürüme yolunu kesmesiyle bol sulu, taşlı, eğlenceli ve kendinizi izci gibi hissedeceğiniz yolculuğunuz başlıyor demektir. Küçük taşlarla suyun içine bata çıka ilerlediğiniz dere yolu doğruca sizleri şelaleye götürecektir. Oldukça sık bir ormanlık alan içerisinde derince bir vadinin içinde akan derenin sağ ve sol kıyılarında kayın, kestane ve çınar ağaçları arasında yolculuk yaparken başınızı kaldırdığınızda gün ışığının yardımıyla yeşilin her tonuna rastlayacağınız ve hayatta birkaç kez görülebilecek bir doğa şölenine şahit olacaksınız. Kayalıklar üzerinde çeşitli mağara girişlerinin bulunduğu bölgede Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığı söylenen bir altın madeni bulunmakta. Maden kapatılmış olup madene ait bazı tünel ve yollar hala kullanılmaktadır. Yaklaşık 1 saatin sonunda sedef hastalıkları, mide ağrıları ve yaraların iyileşmesinde çok etkili olduğu bilinen şelaleye ulaşmış olacaksınız.
SAKARYA LEZZETLERİ
Sakarya’nın yöresel yemekleri; ada kıvırma, büryan, bulgur çorbası, çerkez pastası ve peyniri, çerkez tavuğu, dartı, dartılı keşkek, ekşimikli çökelek, erik sızbalı, ev makarnası, gaygana, hamsili pilav, hoşmelim, ısırgan böreği, ıslama köfte, incir uyutması, isli çerkez peyniri, kabak dolması, kabak dondurması, kabak kıvırma, kabak lokumu, kabak şekerleme, kabaklı lahmacun, kara lahana haşlaması, hamsi, karalahana sarması, kazımpaşa köftesi, keşkek, kızılcık suyu, köpüklü taraklı helvası, kuru börek, kuymak, limandere kavurması, mantar kavurma, pırasalı börek, sütlü kabak tatlısı, tarhana çorbası, turşu kavurma ve uhut tatlısı olarak sıralanmaktadır. Sizin için seçtiğimiz lezzetin tarifi;
Büryan
Malzemeleri; 1 kg tavuk (veya kuşbaşı et), 1 kase pirinç, 100 gr margarin , 1-2 çay kaşığı tuz.
Yapılışı: Tavuk ya da kuşbaşı et suda haşlanır. Haşlanırken üzerinde oluşan kef alınır. 1 Kase pirinç yıkandıktan sonra 100 gram margarin ile 10-15 dakika kadar kavrulur. Fırın 250 derecede ısıtılır ve kavrulan pirinç fırına dayanıklı bir kabın içine alınır. Üzerine 2,5 kase kadar kaynamış et veya tavuk suyundan (sıcak olarak) ilave edilir ve önceden ısıtılmış fırına konulur. Pirinç suyunu çekmeye başlayınca fırından çıkarılır. Üzerine ayıklanmış tavuk eti veya kuşbaşı etler konularak tekrar fırına sürülür. 5 Dakika daha demlenen pirinçlerimiz fırından çıkarılır. Sıcak olarak servis yapılır.
SAKARYA HATIRASI
Sakarya’nın yöresel hediyelik eşyaları; ağaç işlemeleri, bakırcılık, çömlek, dokumacılık, hasır, işleme, kilim dokumacılığı, mutafçılık-keçecilik, pabuççuluk, saraçlık, cam sanatı ürünleri, semer, sepet, sıcak demircilik ürünleri, süpürge, şimşir kaşık, şimşir tarak, taraklı magnet evleri ve baston olarak sıralanmaktadır. En yaygın ürün ağaç işlemeciliği örnekleridir.
NOTUNUZU ALMAYI UNUTMAYIN!
Yenikent Park, Acarlar Longozu, Harmantepe Kalesi, Deprem ve Kültür Müzesi, Acelle Yaylası, Ağaçbaba Söylencesi ve Türbesi, Belengerme Yaylası, Beyaz Kum Zambağı, Bosna Şehitliği, Çadır Gölü Orman İçi Dinlenme Yeri, Çark Değirmen, Taraklı Çınar Ağacı, Çiğdem Yaylası, Doğançay Şelalesi, Gölpark, Hacı Atıf Hanı, Harkköy Kanyonu, Harmantepe Kalesi, Hasan Fehmi Paşa Camii, Hasan Fakı Göleti, Hendek Bayraktepe, Hıdır Dede Türbesi, II. Beyazıd Köprüsü, İnönü Yaylası, Justinianus Köprüsü, Karaca Ahmet Sultan Türbesi, Karakamış Türbesi, Karıncalı Dede Türbesi, Kentpark, Keremali Türbesi, Kırca Yaylası, Kurtköy Baraj Gölü, Kuzuluk Orman İçi Dinlenme Yeri, Maden Deresi-Şelalesi ve Mesire Alanı, Mecidiye Şelalesi, Ormanpark, Özel Alifuatpaşa Kuva-i Milliye Müzesi, Paşalar Kalesi, Poyrazlar Gölü, Rahime Sultan Camii, Reisler Okçular Gölü, Rüstempaşa Camii, Sakar Dede Söylencesi ve Türbesi, Sakarya Müzesi (Atatürk Evi), Sakarya Şehitliği, Saklıgöl, Sarıgöl Mesire Alanı, Selman Dede Mesire Alanı, Seyifler Kalesi, Seyyid Karaman Baba Türbesi, Soğucak Şelalesi ve Yaylası, Şeyh Müslihiddin Camii, Taşkısığı Gölü, Turnalı Yaylası, U20 Batık Denizaltı, Uzun Çarşı, Vecihi Kapısı, Yanık Yaylası, Yenimahalle (Sakarya Nehri Ağzı), Yunus Paşa Camii, Macerapark’ı görmeden DÖNMEYİN…
SAKARYALI ÜNLÜLER
Sait Faik Abasıyanık – Faik Baysal – Semih Saygıner – Yılmaz Vural – Mustafa İsen – Aykut Kocaman – Kenan Sofuoğlu – Oğuz Çetin – Tuncay Şanlı – Didem Uzel – Süleyman Seba – Yıldırım Gencer – Gülcan Arslan.